BUGÜN "5 ARALIK" DA, HATIRLAMAK LAZIM, FARK ETMEK LAZIM!
1934 yılında Türk kadınlarına milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınması, sadece bir anayasal değişiklik değil, aynı zamanda toplumsal bir devrimdi.
1934 yılında Türk kadınlarına milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınması, sadece bir anayasal değişiklik değil, aynı zamanda toplumsal bir devrimdi.
Bu hak, Türkiye'nin modernleşme sürecinde kadınların toplumdaki yerini güçlendirme çabasının önemli bir yansımasıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde gerçekleştirilen bu devrim, kadınları siyasal hayata dahil ederek toplumsal eşitlik yolunda önemli bir adım atmıştır.
Ancak, bu kazanımın üzerinden neredeyse bir asır geçmiş olmasına rağmen, Türk kadınlarının bugün karşı karşıya olduğu sorunlar, bu ilerici adımın gölgesinde kalmaya devam etmektedir.
Tarihi Bir Kazanım: Kadınların Siyasal Hakları:
Türk kadınlarının 1934’te elde ettiği seçme ve seçilme hakkı, dünya genelinde birçok ülkeden önce gerçekleşmişti. Örneğin, Fransa ve İtalya’da kadınlar bu hakka ancak 1940’larda sahip olabildi. Türkiye, bu reformla dünya çapında bir örnek teşkil etti.
1935’te yapılan ilk genel seçimlerde Meclis’e 17 kadın milletvekili girmesi, dönemin koşulları için büyük bir başarıydı. Ancak bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki kadın temsili, toplam milletvekillerinin yalnızca %17’si civarındadır. Bu oran, birçok ülkenin gerisindedir ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin henüz sağlanamadığını göstermektedir.
Bugün Türkiye’de Kadının Yeri:
Türkiye’de kadınlar, eğitim, çalışma hayatı ve siyasette önemli mesafeler kat etmiş olsa da, toplumsal cinsiyet eşitliği hâlâ büyük bir sorun olmaya devam ediyor. Kadınlar, günlük hayatta pek çok alanda ayrımcılıkla karşı karşıya kalmakta ve hak mücadelesi vermektedir.
Siyasal Hayatta Kadın:
Kadınların siyasal temsil oranı düşüktür ve bu durum, kadınların karar alma mekanizmalarındaki etkisini sınırlamaktadır. Kadınların siyasette aktif rol almasının önündeki en büyük engel, geleneksel toplumsal kalıplar ve ayrımcılıktır.
Ekonomik Hayatta Kadın:
Kadınların iş gücüne katılım oranı Türkiye’de yaklaşık %30 civarındadır. Bu oran, OECD ülkeleri arasında en düşüklerden biridir.
Çalışan kadınlar genellikle düşük ücretli ve güvencesiz işlerde istihdam edilmektedir.
Eğitimde Kadın:
Türkiye’de kız çocuklarının okullaşma oranı artırılmış olsa da, kırsal bölgelerde hâlâ eğitime erişim sorunu yaşanmaktadır. Özellikle erken yaşta evlilikler, kız çocuklarının eğitimden kopmasına neden olmaktadır. Artan dinsel baskılar da, kadın için her alanda ve ortamda sorun olmaya başlamıştır.
Kadına Yönelik Şiddet: Çözülemeyen Bir Sorun:
Türkiye'de kadına yönelik şiddet, son yıllarda artarak devam eden ciddi bir toplumsal sorundur. 2023 yılında açıklanan verilere göre, Türkiye'de her yıl yüzlerce kadın, erkek şiddeti nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Şiddetin farklı biçimleri (fiziksel, psikolojik, ekonomik) kadınların hayatını derinden etkilemektedir.
1934’te Türk kadınlarının elde ettiği seçme ve seçilme hakkı, hak temelli bir reform olmasına rağmen, kadınların hayatını köklü biçimde dönüştürememiştir. Bugün kadınlar, yasal haklara sahip olmalarına rağmen, toplumsal baskılar, ayrımcılık ve şiddet nedeniyle bu hakları tam anlamıyla kullanamamaktadır.
Türk Kadınları, 1934'te elde edilen siyasal hakların ardından büyük bir özgüvenle yol aldı, ancak günümüzde karşı karşıya olduğu zorluklar, bu kazanımın anlamını gölgelemektedir. Kadınların toplumdaki yerini sağlamlaştırmak ve kadına yönelik şiddeti önlemek için EGE AKTÜEL olarak düşüncemiz:
Kadınların siyasal ve ekonomik hayata katılımını teşvik edecek politikalar uygulanmalı.
Kadına yönelik şiddeti önleyecek yasal düzenlemeler ve uygulamalar etkinleştirilmeli.
Eğitim yoluyla toplumsal cinsiyet eşitliği bilinci artırılmalı.
İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası standartlara uygun şekilde kadın haklarını güvence altına alan mekanizmalar güçlendirilmelidir.
Bugün, Türk kadınının hak ettiği özgürlük ve eşitlik ortamına ulaşması için, hem bireylerin hem de devletin kararlı bir şekilde çalışması gerekmektedir. Bu mücadele, yalnızca kadınların değil, toplumsal adaletin ve refahın bir gereğidir.
Sonuç olarak, 5 Aralık 1934'te kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin modernleşme ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki kararlılığının önemli bir göstergesi olmuştur. Ancak bu hakların uygulanmasındaki zorluklar, kadınların toplumsal hayatta gerçek anlamda yer alabilmesi için sadece yasal düzenlemelerin yeterli olmadığını, kültürel ve toplumsal dönüşümün de şart olduğunu göstermektedir. Bugün bu hakkın mirasını değerlendirirken, kadınların daha fazla temsil edildiği ve eşit fırsatlara sahip olduğu bir toplum için çalışmanın hala ne kadar önemli olduğu unutulmamalıdır.
"Ey kahraman Türk kadını,
sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın."
Mustafa Kemal Atatürk