Ìletişimde zirvede olduğumuz dijital çağda, kalbe dokunmak telefon ekranına dokunmaktan çok daha az kıymetli ,aslında en fazla özlemini çektiğimiz şeylerden biri sahicilik hissi yaşam denilen şeyin içinde debelenirken kaçınılmaz olarak bir yerlerde birileriyle rastlaşıyoruz. Artık anlamını tamamen kaybeden ve bir ritüel gibi uzatmaları oynayan selamlaşma faslı en can sıkıcı durum halini alıyor birçoğumuz için.Konuşacak mevzu bulamıyoruz.
-Nasılsın?
-İyiyim
-Peki ya sen nasılsın?
-Ben de iyiyim.
Genelleme yapmak istemem fakat yukarıda örneklendirdiğim gibi birçoğumuz da durum bu kısa bir selaşma birbirimizin gözüne bakmıyoruz sonra ,sonrası sesizlik konuşak bi'şey yok ki sessizliği sohbetten lezzet alamama durumu ya da istesede sohbet edecek kadar cümlelerden destek bulamıyor oluşu konuşma devam edecekse şöyle ilerliyor.
Malum Îzmir'in sıcağı Temmuz ayı hava hiç esmiyor
-Sıca..
-Of çok sıcak değil mi.
-Evet, evet
Ve konuşma sohbette dönüşemez ilerleyemez
Tüh! bu konu da elimizde patladı.
Sırada ne olacak bu Tramway durumu
-Her üç kişiden biri ..
-Tramway yolculuğundan feci halde mutsuz çünkü.
Yaşam tarzımız siz tüketim alışkanlıklarımız diye okuyun) değişmesinden başka şeyi önemsemiyoruz.Been beeen beeen merkezinde takılı kaldık pek de düşkünüz konforumuza sosyal medya da vakit geçiren TV'de yarışma programı izleyen hatta yarişma programa çakılı kalan çokca kahve içen, bulduğu her şeyi tüketen hızlıca tüketen bireylere dönüştük. Tükettiklerimiz bizi tüketiyor farkinda dahi değiliz.Zihinlerimizi yarıp parçalarcasına ortaya saçılan bize ve karşımızdakine heyecan ve haz veren sohbetlerimiz yok? Dijital dünyanın ilişkilerimizi, zamanımızı ve özel hayatımızı ele geçirdiği bir zaman sahi konuşacak neyimiz kaldı.