#HABERYORUM / Hasan Tahsin KOCABAŞ
Bu yıl 8'incisi düzenlenen İzmir Uluslararası Edebiyat Festivali'nin açılışı Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde gerçekleşti.
Festivalin açılışında, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay'ın konuşması, şaşkınlık yarattı.
Bakü'den dönüşünde katılan Başkan Tugay, belki yorgunluktan belki de bir türlü istikrar sağlayamadığı kadrosuna kızgınlıktan, garip ötesi konuştu.
"Ön sıradakiler beni alkışladı ama arka sıradakiler alkışlamadı" derken Başkan Tugay, acaba ne demek istedi? Basit bir alkışlamama mı yoksa 31 Mart'tan beri yaşanan istikrarsızlıkların, halk tarafından artık biliniyor olması mı?
Cemil Tugay festivale katılmak isteğini de çocukluğuna giderek anlattı. Ama garip olan, Başkanın, festivale gelirken bu yıl "8. kez" yapıldığını bilmeyişi. Demek ki hala, belediyenin birimleri, görev alanları, çalışanların ana yetenekleri konusunda gereken brifingleri almamış. Hoş, alsaydı kulağımıza gelmeye devam eden astronomik mobing ve keyfi sürgünler yaşanıyor olur muydu?
“Edebiyata ilgili olunca burada bulunmak istedim. Aslında Tıp fakültesine başladığımdan beri ne yazık ki edebiyata olan ilgimi zorunlu sebeplerle önemli ölçüde yitirmenin üzüntüsü olmakla beraber kişiliğimin gelişmesinde beni ben yapan özelliklerimin oluşmasına neden olan şey babamın bana ilkokul 2’de hediye ettiği Ömer Seyfettin’in hikaye kitabıyla başlayan, binlerce kitap okudum. Oradan gelen bir kitap ve edebiyat sevgisiyle halen yaşadığım için edebiyat ile ilgili bir etkinlikte mutlaka olmalıydım. Bu sevgimi insanlar bilmeli diye düşündüm.”
Böyle dedi Başkan.
Ben de merak ediyorum acaba babacığı "Küçük Cemil'e Ömer Seyfettin'in hangi hikayesini armağan etmişti? "Kaşağı" olabilir mi? Ama başkanın diğer sözlerine bakınca, ilk okuduğu hikayenin "Kaşağı" olabileceğine inanıyorum. Bilirsiniz o hikayede iki kardeşin macerası ve birinin, kardeşinin iftirasıyla, babasından yediği dayaktan sonra hastalanıp ölmesi var.
İşte Başkan da, Edebiyat Festivalinde, kendine yönelik "iftiralara" getirdi lafını.
“Başkanı olurken çok saçma, anlamsız birbirinden değersiz bir sürü iftiraya maruz kaldım. İnsanlar onun gölgesinde ne yazık ki insan olduğumu anlayamadılar."
Büyük ve ağır sözler bunlar. Eh ben de "damdan düştüğüm" için "damdan düşenin halinden anlarım". Anlarım da başkana iftira atanlar kimler, hangi insanlar o iftiralardan etkilenip, Başkanın "insan" olduğunu anlayamadılar?
Başkan tabii ki, insan! Ama kafası fena karışmış bir insan...
Durun daha bitmedi...
Koskoca İzmir Belediye Başkanı, üstelik taa Bakü'den yorgun argın dönecek, Ömer Seyfettin hatırına adı "Edebiyat" olan Festivale katılacak ve salon boş olacak. Olacak şey değil yahu (!)
“Salonda olması gerekenden az sayıda insanı görmek üzüntü verici. Kimseyi suçlamamalıyız. Kendimizi suçlamalıyız. Yaptığımız her şeyde İzmir’in tarihinde yetiştirdiği yüz binlerce insana layık olacak nitelikte işler yapmak zorundayız. Bunları yapmıyorsak bizim hatamız. En başta duru gibi gençlerimizden kentin değerli insanlarından belki de özür dilemek lazım. 8’incisinin yapıldığını bu etkinlikle beraber öğrendim. Karşıyaka’da uluslararası bir edebiyat etkinliği düzenlemeyi çok istemiştim. Halihazırda aramızda bulunan çok değerli yazarlar, tanışabileceğimiz edebiyatçının yaşadığı, eserlerini bıraktığı bir ülkede yaşıyoruz. Aslında çok daha fazlasını yapmak gerekiyor. Yapamaz mıyız? Bizi tutan ne?”
Gerçekten de salon neden boş olmuş? Adı "İzmir" olan bir Edebiyat Festivalinde, İzmirli Yurttaşlar yıllardır İzmirli şair ve yazarlarla yoğun olarak hemhal olamadılar, hatta festivalleri "uluslararası" diye, başka kentlerin "ünlü" aydınları düzenledi.
Boşverin bunları!
Ben size asıl meseleyi söyleyim, Başkan kabul etsin ya da etmesin, 1984'den bu yana en kötü "tanıtım ve halka ilşkiler" var an itibariyle.
Başkan sadece son 20 yılı incelesin, belediyenin nasıl etkin "tanıtım" yaptığını görebilir. Belediyenin çok iyi bildiğim İZMİRTUBE kanalı var? Orada hareket var mı diye baktım yok. E böyle olunca da, salon boş olur ve sadece ön sıradakiler alkışlar.
Üstelik yorgunluktan olacak, Başkan konuşmasında oldukça dağınık, söylemek istediğiyle söylediği sanki tutmuyor. Bu
8. Edebiyat Festivali'nde Başkan Tugay "serzeniş" tadındaki konuşmasında lafı hep gençlere getirdi ama, kendi belediyesinde "gençlerin" bazı kibirli ve muhteris, üstelik liyakatsiz "güya" yöneticiler tarafından, sadece "hevesli gençler" tarifiyle sadece "biat" eden canlılar olarak görüldüğünü tabii ki bilmiyor.
Ahmet Arif'in ANADOLU şiiriyle serzenişini bitirmesi de çok manidar.
Ben de o muhteşem şiirle bitireyim.
Tam da bugünün İzmir'inde, "İzmir'in" tasfiye sürecinde gerçek İzmirlilere ithaf, Başkan'a da mesaj olsun, umarım bu serzenişi, "doğruya" açılan vesile olur Sayın Tugay için!
"Öyle yıkma kendini, Öyle mahzun, öyle garip... Nerede olursan ol, İçerde, dışarda, derste, sırada, Yürü üstüne - üstüne, Tükür yüzüne celladın, Fırsatçının, fesatçının, hayının... Dayan kitap ile Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, düş ile Dayan rüsva etme beni."