İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, İdlib’te süren operasyon ve mülteci sorunuyla ilgili basın açıklaması yaptı. DİSK Ege Bölge Temsilciği'nde gerçekleşen basın açıklamasında yaşanan olaylar karşısında sessiz kalınmaması çağrısı yapıldı.
İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri adına basın açıklamasını yapan BES İzmir Şube Başkanı Mustafa Güven, ülke olarak İdlib’te yaşananlara bakıldığını bataklığa saplanıldığını ifade ederek, “Siyasi iktidarın, Suriye’ye yönelik yıllardan beri süren ve saklama gereği görmediği alt emperyal hevesleri, sonunda beklenen noktaya geldi ve Türkiye, cihatçı çeteleri savaşına vekil atama aşamasından, Suriye’ye karşı bizzat taraf olma aşamasına geçti. AKP’nin, başlıca iki emperyalist güç olan ABD ile Rusya arasında dönemsel olarak gidip gelen dış politika çizgisinin yolu, yıllardır öngörüldüğü üzere nihayetinde bataklığa çıkmıştır. İktidar, kendi adına geri dönüşü olmayan bir yola girmiş, bir bütün olarak ülkeyi peşinden sürüklemektedir. TSK ile birlikte savaşan cihatçıların içinde, başta 10 Ekim Ankara Garı katliamı olmak üzere insanlığa karşı sayısız suç işleyen IŞİD’in eski üyelerinin de bulunduğu iddialar arasında. “Emevi Camii’nde namaz kılmak” amacıyla yola çıkanlar, ülkenin gençlerini ve kaynaklarını amaçları için heba etmekteler” diye konuştu.
AKP İKTİDARI MÜLTECİLERİ KOZ OLARAK KULLANIYOR
Yaşanan bu süreçte savaş mağduru mültecilerin birer koz gibi kullanılmasının yanlış olduğunu belirten Güven, “Siyasi iktidar savaş mağduru mültecileri Batı ülkelerine karşı bir koz olarak kullanırken, buna en çok Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemlerinde şahit olmaktayız. Avrupa Birliği ülkeleri karşısında bulduğu her fırsatta bir tüccar edasıyla mültecilere fiyat biçen, maddi ve stratejik isteklerine ulaşmak için mülteci sopasını sallayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün “kardeşlerimiz” dediği mültecileri bugün bir baskı unsuru olarak Avrupa ülkelerinin sınırlarına dayanmaya zorluyor. İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri olarak çağrımız tüm yurttaşlaradır: “Savaşa hayır” demenin bile yasaklandığı, insanlıktan giderek uzaklaşılan şu günlerde hepimizin üstüne düşen en önemli görev, barış talebini daha yüksek sesle dillendirmektir. Savaş ve yıkım politikalarıyla geleceğimizi karartanlara dur demek, iktidarın ekonomik ve toplum yaşamına yönelik politikalarından kaynaklanan birçok sorunda günah keçisi olarak işaret edilen, oysa Türkiye’nin de aralarında olduğu çok sayıda ülkenin emperyal heveslerle sürdürdüğü savaşın sonucu ve kurbanı olan mültecilerle kardeşleşmeyi ve dayanışmayı güçlendirmektir ”şeklinde konuştu.