“Son” derken son kez yazı yazıyorum anlamayın.
Artık Cemil Tugay ya da İzmir Büyükşehir Belediyesi ile ilgili yazmak istemiyorum.
1984’ten beri ilk kez bir belediye başkanı “faşizan yöntemleri” idari zihniyet sanarak başkanlık ediyor. Sözleriyle yaptıkları asla örtüşmüyor.
Onunla “anlaşan” bazı meslektaşlarım “3 maymunu” oynasalar da gerçekler değişmeyecek. Hem İzmir için hem de Cemil Tugay için çok zor “beş yıl” olacağına ve bu “huzursuz” geçecek yılların, kent tarihine nasıl geçeceğine belki şahitlik edeceğiz.
Eleştireceğim…
Hem de her şekilde.
Ama onun gibi “demokrasi dışı” değil, dibine kadar “insani” ve “demokratik” şekilde eleştireceğim.
Ancak sadece “ayda bir kez”! Ya burada, “ege aktüel haber” sitesinde ya da sosyal medyamda veya başka bir yerde.
Ama “görev süresi” bitinceye kadar onunla da devşirme kadrolarıyla da “uğraşmaktan” vazgeçmeyeceğim.
Peki neden?
İzmir tarihi ve İzmir’in önceki belediye başkanlarının yönetim ve yaklaşım şekillerini hiç bilmiyor.
Kendinden önce her başkan kötü ve beceriksiz.
Sanki kendini “Allah’ın İzmir’e bir lütfu” gibi görüyor da aldığı oyun, bir önceki başkanın oyunun altında olmasını anlayamıyor.
Zira ne o ne de devşirdiği “dostlarında” ciddi bir “İzmir sıkıntısı” mevcut. Tıpkı “genel başkanı” gibi “örnek almaya çalıştığı” yöntemlerin “kötü örnekleri”!
Başkanın “işçileriyle” derdini anlamak mümkün değil. Araştırdım, Karşıyaka’da da öyleymiş. Düşünebiliyor musunuz Başkan Tugay “hak verilecekse biz veririz” mantığında.
Demek hepimizi kandırdı CHP!
Hani “taşeron köleliği” kaldırılmıştı? Yahu bugün gibi hatırlıyorum “güvenlik görevlilerinin” İzenerji şirketindeki kadro sevinçlerini!
Peki o “12 emekçinin” günahı neydi?
Kabahat mı “insanca yaşamak” istemek?
Suçları “torpilleri” olmaması mı?
Malatyalı, Manisalı "arkalarının" olmamaları mı?
Özgür Özel arasaydı, o “taşerondaki” 100 çalışan “şak” diye kadroya girerlerdi değil mi?
Koskoca Başkana yakıştı mı, yanlarına gidip “attırırım sizi” demesi?
İzmir ne “başkan babalar, abiler” gördü ama Cemil Tugay gibi hiç görmemişti.
Örneğin yanlarına gitseydi “çocuklar, anlıyorum sizi, ama siz de beni anlayın, 9 ay oldu ben geleli, biraz süre verin bana, hadi gelin birer çay ısmarlayım şu kafede konuşalım” deseydi ne olurdu?
Ne olacak “kalp kazanırdı”!
Oysa “kırdı” geçti, yetmedi “sefalete” mahkûm etti emekçileri!
Ama Cemil Tugay “koltuğa oturduğu andan” itibaren…
Memurlardan başlayarak hep “kalp” kırdı.
Belediye tarihindeki “ilklere“ sebebiyet verdi. Öyle büyük bir kibirle hareket etti ki, ayrıntılar bende kalsın, memurların sendika avukatını bile “aşağıladı” üstelik “sen kimsin ben belediye başkanıyım” demedi mi!
Cemil Tugay çok sevdiği devşirmelerinin, yılların belediyecilerine neler yaptığını, daha ilk hafta “sen Soyercisin, Başkanın kararına kadar kartını bas binaya girme” diyenlerin olduğunu duydu mu?
Ya o intihar girişiminde bulunan 13 yıllık çalışan? Başkan acaba merak etti mi? Belediye içinde “işçi memur” ayrımı yapanlar, çalışanlarını “beni seven sevmeyen” diye ayıranlar, zulmü idarecilik sayanlar, bugüne kadar hayatında bir baltaya sap olamamışlar, utanç verici şekilde önce sürgün yaşayıp sonra da kendini sürene “yalakalık” edenler, Başkanın bile bilmediği bazı anılarla intikam sahibi olanlar şimdi İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde Başkanla birlikte “faşizme” yeni “tanım” yazıyorlar ve başta Özgür Özel olmak üzere tüm CHP “üç maymunu” oynuyor.
zmir “küçük Malatya” “Manisa’nın ilçesi” “İstanbul’un gettosu” olurken İzmir’in “kimlik sevdalısı” bilinen “aydınları” sus pus izliyor ve belki de “bana da bir yönetim kurulu üyeliği düşer mi” diye bekliyorlar!
Ama size bir şey söyleyeyim. Tarihte asla “çalışanlarıyla didişip” ikinci kez seçilen başkan yok!
Ya son olay?
İşçilerin maaşlarını kafalarına göre kestiler.
Kim karar verdi peki? Liyakatsiz yeni bürokratlar, biatçı müdürler ve İzmir’de kaybolması muhtemel İstanbul’dan ithal Genel Sekreter. Bu Genel Sekreter, keşke gelirken Buğra Gökçe’den bir ders alsaydı. Yaklaşım, yöntem falan?
Daha ilk dakikalarda eylemin “hukuksuz bunlar, haklarında işlem yapılacak” diyen Başkan, Torbalı’da ağız değiştirmiş galiba: “Arkadaşlarımızın haklı itirazlarına bir şey söylemeyiz. Ama hizmette olan aksamalar bizim için önemli. Çünkü burada aslında doğrudan bu işin suçlusu olmayan belediye yönetimi ve halk mağdur edilemez” demiş.
Peki dün ne diyordun?
Peki bugün kaç “biatçı daire başkanın, müdürün” 12 Eylül Valisi gibi “listeler” hazırladı? İsterse başkan tek tek vereyim isimlerini!
Peki madem işçiler haklı, her suç hükümette?
O zaman İşçileri tehdit yerine yanlarında dursaydınız? DİSK’in yürüyüşüne katılsaydınız? İşçilerle omuz omuza olsaydınız?
Başkan Tugay, İzmir Sanat bahçesindeki kafeteryaya çağırsaydı sendikayı, 40 yıl hatırı olan kahveler eşliğinde “arkadaşlar durum kötü, biz böyle olacağını biliyorduk ama yapamazlar sanmıştık. Taktik hata eyledik, hükümet bizi mahvetti siz haklısınız ben sizinleyim birlikte yürüyelim ben de slogan atayım” deseydi.
Hatta “başkan işçi el ele, bizi silkeleyemez kimse” slogan olabilirdi.
Lakin Başkan, asla iletişimi, dinlemeyi, araştırmayı, demokrasiyi, emek hakkını kabul etmiyor. Gerginliği sürekli körüklüyor. Acaba ilk meclis toplantısına katılacak mı? Katılırsa muhalefet ne yapacak?
Ben onun bundan sonra “demokratik muhalifiyim”.
O yaklaşırsa yüzüne söylerim, çünkü bunu hep öyle yaptım. Özfatura, Çakmur, Piriştina, Kocaoğlu, Soyer… Yanlarında olduğumda bile, yüzlerine karşı eleştirdim. Düşüncem yanlışsam özür diledim. O yüzden de hepsini saygıyla anıyorum, birine rahmet diliyorum. Çünkü onlar “en kötü iletişimin, iletişimsizlikten daha uygun olduğuna” inandılar!
Peki Cemil Tugay’ın, normalde İzmir’in sert tepki göstereceği “başka fikirleri” olabilir mi? Mesela DİSK yerine Türk-İŞ ya da Kültürpark, Basmane Çukuru’nun “arka bahçesi” olsun veya mesela “Avusturya’dan” yatırımcılara “Lego Land” yaptırmak Karşıyaka ötesinde.
Ha bir de Kadifekale yamaçları var. Onu bir ay sonra yazarım.
İnanın 9 aylık geçmişe dair, geleceği de düşünerek yazabileceğim çok konu var. Nasılsa ortam “kopyala yapıştır”!
Ama son bir öneride bulunayım Sayın Bay Başkan’a, otursun dün söyledikleriyle bugün Torbalı’da söylediklerini yan yana koysun. Yine de “ben haklıyım” diyorsa ben de dua edeceğim:
“Allah’ım hiçbir kulunu kibirle imtihan eyleme!”